DÜPEDÜZ TÜRK ŞİİRİNDE KELİMELERİN İRTİFAK HAKKINA SAHİP BİR ŞAİR : OSMAN ERKAN VE ŞİİRİ

Published by

on

osman-erkan1

“Tentürdiyot akşam. yelesine ıslak kül figürleri çizen kömür.” (Giz Atı) Bu dize kurulumu Osman Erkan¹’ın şiir evreninde sıradan şiir okuyucusunun tam da görmek istemeyeceği bir dize kurulumudur. Okumanın aynı zamanda bir anlamlandırma uğraşı olduğu, kesik, sarkan, bütünlenmeyen kelime arazlarının arasında, Erkan’ın şiirinde tek bir ifadenin bile yine bu evrende aslında hem toplumsal hem de şahsi bir meseleye dokunduğunu belirtmem gerekecek.² Bu yönüyle Erkan’ın şiir evreni bazı yönleriyle Zarifoğlu’nun şiir evrenine benziyor denebilir. Erkan’ın bütün şiirlerine karışan ve varlık sebebini sadece kelimelerin gücünden alan duygu, birdenbire gündelik hayata tutunan bir şiir parçasına dönüşebiliyor. Zarifoğlu’nun Stad şiiri ile Anılar Defterinde Gül Yaprağı’nı düşünelim ve arasında gidip gelen sarkacı, tasarımı, hayata ve ölüme tutunup gelen iradeyi. Erkan’ın özellikle ilk kitabında (Bende Hüzün Şeker Nasıl Öyle) bu tip gerilimlere sıkça rastlamak mümkün. “Ağlama gül yasaklı çocuk ağlama” (Ceviz Kütüğü) dizesinden sonra gelen “şokkenar / ibik / an kırma / iv.” (Haz) dizeleri arasındaki dalgalanmanın Erkan’ın şiirinin genel tabiatı olduğu söylenebilir. Kitabın adından kaynaklanan daha bir sıradanlığa yatkın havanın, kitabın ilk sayfalarından itibaren yerini, ilk kitabını 46 yaşında yayımlamış bir şairin bütün geç kalmışlığına rağmen şiir ortamındaki genel geçer bilgisinin bir hamle üstüne çıktığı gerçeğine bıraktığı açıkca görülür; gecikmiş olması kitabına seçtiği isimle daha manidar hale gelir: Beni Nereye Sakladın (1995 – Kendi Yayını) . Ancak ben bu ilk kitaptan ziyade şairin Bende Hüzün Şeker Nasıl Öyle (2004 – Ceylan), Diltozu (2009 – Karahan – Karayazı/şiir), Anlayan Anladı (2013 – Şiirden) isimli kitaplarından referansla konuşmaya çalışacağım.

Osman Erkan’ın şiir hakkında konuşmak genel tecrübelerden ve teknik donanımdan daha başka bir hissiyat gerektiriyor. Erkan’ın şiiri tamamen alımlanmaya ait bir şiir, onu alımlayanın çevresel yeterliliğine, düşüncesini kaç parçaya ayırıp yeniden aynı kelimelerde uzlaştırabilme yeteneği üzerine kurulu bir şiir. Onun şiirini girebilmek için bir bakıma şairle ünsiyet kesbetmek gerekiyor. O yüzden şiirini hiçbir okuyucu ilgisi ve tabanına dayamadığı ve şiirin çevresindeki hiçbir ilişkiye doğrudan katılmadığı için verimsiz bir alanda şiir macerasını sürdürüyor izlenimi yaratıyor. Tabii verimsiz alan diye tabir ettiğim şey onun şiirinin yetindiği kaynaklar değil; şiirini içinde, etkileşimde sürdürdüğü alanlar, yani bir anlamda herkesin bir çeşit ilgiyi hak ettiğini düşündüğü ve bu bir şekilde hak ettiğini düşündüğü ilgiyi aslında hak etmediğini anlamasıyla şiirden değil başka dolayımlardan kendini şair kıldığı günümüz şiir ortamı. Osman Erkan hem şairliği hem şiiriyle bu ortamın doğrudan katılımcısı olmadığı için Adana gibi büyükşehirliğine rağmen aslında Türkiye’nin en büyük taşrası olan bir şehirde olduğundan daha yerel ve anonim bir şair izlenimi bırakıyor. Halbuki Erkan’ın şiiri, buluşları, kelimeleri sıraya dizişindeki yetkinlik ve şiirinin genel havasına yayılan bir toplumsal duyarlılıkla beraber, şiirde bir nitelik emaresi olarak anılmaya değer bir şiir. Ancak günümüzde reklamı ve klavyeyi kutsayan bir şiir ortamının şiirlerini hala kurşun kalemle çizgili kağıtlara yazan bir şairi çok da pazarlanmaya müsait bulmadığı görülüyor. Bu şairin değil şiir ortamındaki sahteciliğin ve çürümenin bir uzantısıdır ve bu uzantıya eklemlenmemiş olması şüphesiz şairi, şiirin meseleleri üzerine gerçek anlamda kafa yoranlar için daha anlamlı bir konuma getiriyor.

Osman Erkan’ın ilk şiirleri bildiğimiz anlamda şiirden anladığımız şeye daha benzer şiirler. Belirli bir niteliği ve yazıldıkları dönem olan 90’lar hesaba katıldığında ne lirik ne epik, hem lirik hem epik –kısa epikler!- denebilir bu şiirlere. Bu şiirler daha çok sol eğilimli ancak bunu açıktan açığa hiçbir zaman belli etmeyen ve daha çok bir kasabalı erotizminin –yani bu anlamıyla daha imgesel, dışavurumculuğunda nesneleri daha bir önemseyen ve kullanan diyelim– etkisi altında yazılmış şiirler. Çoğunluğu bir sevda meselesi’ni kısa kesmekle ilgilenen şiirler de denebilir bunlara. Zaten kitaptaki şiirlerin genel kurgusuna baktığımızda teması aşk olan şiirlerin başka temalı şiirlere göre daha kısa olduğu söylenebilir. Şairin aşk temalı şiirlerde bir toptancılığa ve bir kısa kesmişliğe girmesinin nedenini de bahsettiğim kasabalı mahcubiyetine bağlamak mümkün görünüyor. 40’lı yılların sonunda Şanlıurfa’da doğan şairin duruşunda da ne bir köylü sıradanlığı ne de bir şehirli kibirliliği görmek mümkün. Bu nedenle, Osman Erkan hem şiiriyle hem şairliğiyle bana herşeyin ortasında, herşeyin birdenbire şiire dönüştüğü ve konuşulmadığı bir dünyanın içinde yaşıyor ve sesleniyormuş gibi geliyor. Bu dünyada, zekanın yalnızca şiire aitliğini ve hatta söylemek istediklerini sadece şiirde söyleyebileceğini bilmenin rahatlığını görmek mümkün. Kitaptaki –Bende Hüzün Şeker Nasıl Öyle- ilk şiir Kopça-I’den son şiir Kadın Terazisi’ne kadar bu içsel devinimin ve monolog parçalarının her türlüsüne rastlamak mümkün. İki şiir arasındaki tutkulu gerilimi de hesaba katmak gerekiyor burada. Çıplaklığı başlatmaktan onun kaynağını bir dengede tutmaya çalışmanın bütün telaşını iki şiirin adındaki ilişkiye bağlayabiliriz kolaylıkla. Sonlandırmak ve dengede tutmak, Erkan şiirinin bu kitapta genel eğilimi olarak düşünülmelidir. Kopça’dan başlayıp, telden, bıçaktan, mumdan, delibaltadan, ceviz kütüğünden, dudaktan, kandırılmış meydanlardan, hazdan, perdeden, pastan, balkondan, mevsimlerden, kirazdan geçerek teraziye gelen bu şiirin yol boyunca adeta yaşamak için bir envanter yoklaması yaptığı anlaşılıyor. Kitaptaki genel havadan ve Osman Erkan’ın bu ilk iki kitaptan sonraki şiir çevrimi açısından bakıldığında bu ilk kitaptaki kelime benzerliklerine ve harflerin o an orada olmalarından kaynaklanan ritme indirgenmiş bir şiir sürekliliğinin Osman Erkan şiirinin bir başlangıç haritasını bize sunduğu söylenebilir. Bu ritmin şiirlerin genel yapısını asla bozmadıklarını da belirtmem gerekiyor ki zaten bunlar şairin sonraki şiirlerinin aksine genellikle nesne isimleri üstlenmiş ve daha kısa şiirler.

Osman Erkan’ın tam olarak kendi sesini bulması ‘Diltozu’ kitabıyla olmuştur. Diltozu, şiir enflasyonun uğramadığı kitaplardan. Aceleye getirilmemiş ve yayınevi seçiciliğine ve dolayısıyla gadrine uğramamış geniş, rahat bir kitap. Bende Hüzün Şeker Nasıl Öyle’ye kıyasla artık sevda meseleleri’nin daha dipte kaldığı, siyasanın kara ayrıntılarının ve toplumsal olayların daha ön plana çıktığı görülüyor bu kitapta. Yani en genel manasıyla şairin değil ama şiirinin daha siyasallaştığı bir kitap izlenimi yaratıyor Diltozu. Adından da anlaşılacağı üzere dilin üzerinde yatan, dilin artıklarını toplayan ve esas şiirinin malzemesini de söylenenden ziyade bu atıl durumdaki sözcüklerde bulan şiirler yer alıyor Diltozu’nda. Şairin siyaseti şiire malzeme ederken dümdüz bir içerikten yoksunluğa düşmediği de söylenebilir. Osman Erkan’ın siyasi meseleleri ele alışı bu meselelerin insan hayatına değdiği, kastettiği yerden oluyor. Misal kitabın en çarpıcı şiiri olan kesirli kıvam’da yer alan herkes herkese leitmotifi, aslında şairin baktığı yerden gördüğü yere kadar aradaki bütün toplumsal ve siyasal tarihimizi şiirin zeminine özenle iliştirdiğini hissettiriyor. Bu durum, ikinci sınıf şairler elinde kolaylıkla siyasal bir manipilasyona dönebilecekken Erkan’ın şiirinde –özellikle üçüncü kitap olan Anlayan Anladı’da- dünyanın kapılarında şiiri bekleyen bir adamın büyük duyarlılıklar karşısında sıradan gerçeklere bağlanışını daha anlamlı kılıyor. Bu kitaptaki şiirlerin daha uzun ve dolayısıyla bir şiirin kapsaması gereken şeyler bakımından daha nitelikli olduğu belirtilebilir.

Şairin üçüncü kitabı Anlayan Anladı, 2013 senesi içinde Şiirden Yayıncılık’tan çıktı. Bu kitap Diltozu’nun bir devamı niteliğinde; ancak ona kıyasla daha düzyazıya dayanan şiirler yer alıyor bu kitapta. Deneye en çok yer veren Osman Erkan kitabı da bu son kitap oldu. Anlayan Anladı bu anlamda Erkan’ın şiirsel evreninden ziyade şiirsel uğraşını ve şiirini kurarken geçirdiği başkalaşımları, özetle şiirinin atelyesini göstermesi bakımından da önemli bir kitap. Bu kitapla beraber Osman Erkan’ın hem şiir isimleri hem de şiirleri büyüyor ve uzuyor sanki. Türkiye’nin –özellikle son beş yılı daha yoğun olmak üzere- son on yıldır geçirdiği toplumsal evrimin ve iktidarın toplumsal yaşayış üzerindeki etkilerinin, kültürel ilişkilerin genel tanımı üzerinde yarattığı dezanformasyonun bir şairin zihninde nasıl işlenip ham kelimeden şiir düzlemine çıkarıldığı bu kitapta açıkca görülüyor. Bu kitabı Osman Erkan’ın şiiri dünya üzerindeki bütün kötülüklerin kaynağının, insanın kötü yazgısının iktidarlarca kontrol ediliyor olmasınının karşısında kullanılabilecek yegane dil olabileceği düşüncesini barındırması bakımından şairin esas anlatabileceği şeyi anlatma kudretine erişeceği bir sonraki kitap için bir ara geçiş metni olarak düşünüyorum.

Osman Erkan şiiri bugün için genel şiir beğenilerinin aksi yönünde gelişen bir şiir. Birçok büyük şair şiir hayatı ilerledikçe –Fazıl Hüsnü’de, Cahit Zarifoğlu’da, Turgut Uyar’da bu açıkca görülür- daha kolay ve anlaşılır metinler yazmışlardır. Osman Erkan’ın şiirini merakla beklenir kılan unsur gittiği yerin nispeten belli olmamasıdır. Şairin ileride ne yazacağından ziyade nasıl ve hangi kelimeleri bir düzene sokarak yazacağının merakıdır bu. Bu anlamda Osman Erkan şiirini ayakta ve sürekli zinde tutan da büyük oranda bu yenilik ve süreklilik duygusudur.

Notlar

¹ Osman Erkan, 1 Mart 1949 Şanlıurfa doğumlu. İlkokulu ve Ticaret Lisesini Urfa’da bitirdi. 1976 senesinde Adana İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İşletme Bölümünden mezun oldu. Evli ve 4 çocuk babası olan şair bir kamu kuruluşundan emekli ve Adana’da yaşıyor.

İlk şiiri lise yıllarında Yeni Tanin Gazetesi’nde yayımlandı. İlk şiir kitabı “BENİ NEREYE SAKLADIN”ı 1995 Kasım’ında kendisi yayımladı. İkinci kitabı “BENDE HÜZÜN ŞEKER NASIL ÖYLE”, Eylül 2004’te Ceylan Yayınlarından basıldı. Şairin üçüncü kitabı “DİLTOZU”, Mart 2009’da Karahan-Karayazı/şiir’den, son kitabı “ANLAYAN ANLADI” ise Mart 2013’de Şiirden Yayıncılık aracılığıyla yayımlandı. Yeni çalışmalarını özellikle Karayazı dergisinde sürdüren Osman Erkan’ın şiirleri ulusal ve yerel birçok dergide yayımlanmaya devam ediyor.

² Osman Erkan’la son kitabının dizgisi için çalıştığımızda, onun şiirin bütün imkanları ve kaynakları ile karşılaşma imkanı buldum ve şunu açıkca tecrübe ettim: Osman Erkan kendi şiirinin düşkünü bir şair. Kitaplarında bazen rasgele yanyana geldiği düşünülebilecek kelime dizilimleri şair için hiç de öyle rastlantsal dizilimler değil. Her kelime kendi yerinin sahibi bu şiirlerde. Neredeyse anlamsız bulunabilecek şiir birimlerinin tamamının şairin dünyasında bir karşılığı var bu karşılık çoğu zaman karşılığını toplumsal bir meselenin şairdeki izlenimine denk düşen bir karşılık. Bu nedenle Erkan’ın her bir şiirini tamamen bitmiş ve üzerinde şairinden başkasının söz hakkı olmayacak şiirler olarak düşünmek mümkün görünüyor.

Salim Nacar

 

WordPress.com’da Blog Oluşturun.